20 Mart 2012 Salı

Şimdiye Kadar Yedik; Ama Artık Yemezler!


Tarifler, reçeteler, doğal hayat ipuçları falan konuşuyoruz ama sağlıklı yaşam konusunda aklımızı daha çok kurcalaması gereken konu GDO, yani “genetiği değiştirilmiş organizmalar”.

Gündemdeki bu konu hakkında aksiyon almamızı sağlamak isteyen Greenpeace de güzel bir kampanya başlatmış; Yemezler! “Yemezler” ile isteyenler sadece konuşmak yerine, bir imza vererek bu sorunun çözülmesine katkı sağlayabiliyor.

Siz de dilerseniz buradan imza atıp, hala vakit varken GDO’ların ülkemize girmesine engel olabilirsiniz.
www.yemezler.org/?ref=199664

Evet, sadece bir imza atıp kampanyayı paylaşarak et, süt ve diğer gıdalar şeklinde yavrularımızın, ailemizin tabağına koymak zorunda kalacağımız GDO’larla daha güçlü şekilde mücadele edebiliriz. 12 GDO zaten serbestmiş, kalanlarını durdurmak sizin elinizde.

Kampanyaya katılanlar, bir de rozet toplayıp tişört, bardak kazanabiliyor.

Bu arada, bu GDO nedir ne değildir. Tehlikesi neymiş diyenler aşağıdaki videoyu izleyip, paylaşabilir.

#yemezler

Bir bumads advertorial içeriğidir.

19 Mart 2012 Pazartesi

CEPHE GERİSİNDE BİR ŞEHİRDE YAŞANILANLAR



Savaş denildiğinde akla ilk gelen şeyler bombardımanlar, muharebe sahasında orduların yapmış olduğu çatışmalar, taarruzlar, ricatlar, zayiatlar, zaferler ve yenilgilerdir. Oysaki savaş sadece bunlardan ibaret değildir. Birbiriyle mücadele eden tarafların zafere ulaşabilmeleri için gösterdikleri çaba kadar sonucun belirlenmesinde aktif rol oynayan başka bir unsur daha vardır. Bu da lojistik destektir. Lojistik destek: savaş halindeki orduların ihtiyaç duydukları, asker, silah, cephane, iaşe, ulaştırma, muhabere ve sağlık hizmetleri gibi hayati öneme sahip olan unsurların büyük bir titizlikle sağlanmasıdır. Bu hizmet muzaffer olmanın altın kurallarındandır. Cephe gerisinde bu ikmal hizmetlerinin düzenli olarak verilebilmesi için tüm tesis ve teşkilatını kurarak ateş hattındaki birliklerinin bu ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan bir birlik, hasmına karşı her zaman bir adım daha öndedir. Müdafaa ettiği cepheyi daha güçlü savunur. Bu konuyu ihmal eden yahut yeterince önemsemeyen ordular ise düşmanları karşısında her zaman sıkıntı çekmeye mahkûmdur. Balkan Harbindeki Osmanlı veyahut Bulgar Orduları örneklerinde görüldüğü gibi.


Dünya tarihin en önemli savunma savaşlarından biri olan Çanakkale Muharebeleri ile ilgili bu güne kadar pek çok çalışma yapılmıştır. Bunları genel olarak değerlendirdiğimizde ise az bir kısmı hariç çoğunun sadece cephede meydana gelen muharebeleri yahut bu muharebelerde gösterdiği gayretle ön plana çıkan isimleri anlatmakla kifayet ettiğine şahit oluyoruz Tekirdağ, Çanakkale’nin İstanbul’dan sonra Marmara Havzasındaki en önemli menzil bölgesidir. Tekirdağ, limanlarıyla, iskele ve nokta komutanlıklarıyla, ambarlarıyla, un fabrikalarıyla, hastaneleri ve askerlere savaş öncesi intibak eğitimlerinin verildiği kışlalarıyla, İstanbul-Uzunköprü hattındaki demiryolu istasyonlarıyla cephenin en önemli can damarlarındandır. Çanakkale Muharebelerinin zaferle sonuçlanması için bu kadar gayret sarf eden şehrin o dönemde karşılaştığı en büyük tehlike ise denizaltı saldırısıdır. Tekirdağ, Çanakkale Boğazını geçmeyi başaran İngiliz Denizaltılarının, Türk ordusuna lojistik destek sağlayan deniz araçlarına karşı başlattığı savaşa tanıklık etmiştir. Marmara Denizindeki denizaltı savaşının en dehşetli dakikaları Tekirdağ kıyılarında yaşanmış ve pek çok deniz taşıtımız içindeki masum insanlarımızla birlikte bu kıyılarda sulara gömülmüştür.


Çanakkale Muharebelerinde Tekirdağ adını taşıyan bu eseri kaleme alırken hem okuyucunun konuyla ilgili akademik bilgilere sahip olmasını hem de o dönem de yaşanılan ve gerçekliği belgelerle ispat edilen hadiselerle cephe gerisinde zafer için canla başla çalışan yörenin hamiyetperver halkının haleti ruhiyesini anlayabilmesini de amaçladım. Okuyucu bu eserin sayfalarına göz gezdirirken, cephe gerisine sevk edilen yaralı ve hasta askerlerimize gönüllü hasta bakıcılık yapan Mürefte Kadınlarının fedakârlıklarıyla iftihar edecek, İngiliz Denizaltısı tarafından batırılan Nurulbahir Gambotunun sağ kalan personelini kurtarmak için canla başla mücadele eden ve Osmanlı Devleti tarafından tahlisiye madalyasıyla ödüllendirilen Rum balıkçı Barbeyani’nin taşıdığı vatan sevgisine hayran kalacak, Alman Hasta bakıcı Arnim Wegner’in Tekirdağ Hastanelerindeki anılarıyla kendini bir an için ızdırabın kol gezdiği hastane koridorlarında bulacak, Tekirdağ’daki askerlerimizin sıladaki sevdiklerine göndermiş oldukları mektupları okurken gözlerinden yaşlar süzülecek ve Bulgar Harp Muhabiri Wanda Zembruskanın anlattıklarıyla da Tekirdağ 1915’te kısa bir yolculuğa çıkacaktır.


AKIL FİKİR YAYINLARI'ndan çıkan
Bu naciz eserimi, Tekirdağ topraklarını ve denizaltı saldırıları sonrası Marmara Denizinin derinliklerini ebediyete kadar mesken tutan aziz şehitlerimiz başta olmak üzere Çanakkale ve diğer gazvelerde Allah yolunda şehitlik mertebesine ulaşan tüm şehit ve gazilerimize ithaf ediyorum.



İslam ÖZDEMİR
İmam Hatip
Çanakkale Savaşları Araştırmacısı/Yazar
Gallipoli1984@hotmail.com
İrtibat Tel:0541 831 29 34
Sazlı/Ayvacık/ÇANAKKALE


18 Mart 2012 Pazar

TRAKYA FATİHİ: 18 MART DENİZ ZAFERİNİN 97.YILI ANISINA

TRAKYA FATİHİ: 18 MART DENİZ ZAFERİNİN 97.YILI ANISINA: GİTTİLER!…GEÇEMEDİLER!...GEÇEMEYECEKLER!........ Düşman gemileri bataryanın atış menzili dışına çıkıncaya kadar personel topçu ateşine...